7 Şubat 1812’de doğan Charles Dicken, sekiz çocuklu bir ailenin ikinci çocuğuydu. Bahriyede küçük bir memur olan babası, çok sevimli ve neşeli bir insandı. Kazandığından çok para harcıyor ve borç içinde yüzüyordu. Sonunda borçlarını ödeyemediği için hapse mahkum edildi.
O zamanlar onbir yaşında olan Charles, hayatını kazanmak ve ailesine yardım etmek için bir fabrikada çalışmaya başladı. İşi, kutuların üzerine etiket yapıştırmaktan ibaretti. Pazar günleri cezaevine giderek babasını ziyaret ederdi. Bu müşkül dönemin izleri, bütün hayatı boyunca eserlerini etkilemiştir.
Charles Dickens 1827’de bir avukatın yanında çalışmaya başladı, stenografi öğrendi ve 1831’de Morning Herald gazetesine giderek gazeteciliğe başladı. Yazdığı küçük yazılar çeşitli gazetelerde yayınlanıyordu. Önce tefrika halinde yayınlanan “Mr. Pickwick’in Maceraları” adlı eseri birkaç hafta içinde üne kavuşmasını sağladı. İngilizler, bu eserin kahramanında kendi özelliklerini buluyorlardı.
Onun en ünlü eseri, fakirlik içinde geçen çocukluk hatalarının verdiği ilhamla yazdığı “David Coperfield”dir.
Dickens, halk arasında öyle büyük bir ün kazanmıştı ki ellisekiz yaşında öldüğü zaman bir çocuk annesine “Mr. Dickens öldü, acaba Noel Baba da ölür mü anneciğim?” Diye sormuştur.
Bu çocuğa Noel Baba’nın ölmeyeceği gibi, eserleri bütün dünyaca okunan Charles Dickens’in de ölmediğini ve ölmeyeceğini söyleyebiliriz.
Bu da aynı gün oldu:
- 1971 : İsviçre’de kadınlara da oy hakkı tanındı.
Kaynakça: Wikipedia
Jacques Gabalda ve Rene Beaulieu, “Charles Dickens”, Geçmişteki Önemli Olaylar (İstanbul: Baskan Yayınları, 1981), 1: 23.
Yorum Yap