Bir bitkinin üzerinde genetik mühendislik uygulayan bilim insanları; bitkinin hem görünebilir şekilde parlamasını, hem de kendi kendini devam ettiren bu parlamanın bitkinin ömrü boyunca sürmesini sağlamışlar.
Bu bilimsel çalışma, daha önceki parlayan bitkiler bakıldığı zaman harika bir gelişme… Genetik mühendislik uygulanan önceki tütün bitkilerine göre daha parlak olan bu bitkiye, parlamanın devam etmesi için kimyasal madde verilmesi de gerekmiyor. Ayrıca parlamanın süresi, nanobiyonik kullanılarak üretilen parlak bitkilere göre çok daha uzun.
İnsan hemen, geceleri ışıl ışıl parlayan, Avatar tarzı büyüleyici bir gece bahçesi hayal ediyor. Hatta (gelecekte) elektrikli ışıklara olan bağımlılığın azaldığını düşünüyor. Fakat parlayan bitkiler, bitkilerin kendisini; yani metabolizmalarının nasıl çalıştığını ve etraflarındaki dünyaya nasıl cevap verdiklerini anlamamıza da yardımcı olabilir.
Araştırma takımı, iki tütün bitkisi türü üzerinde çalışmış. Daha önce genetik mühendislik uygulanan ve ışıldayan bakteri ya da ateş böceği DNA’sının kullanıldığı ışıyan bitkilerden farklı olarak; bu bitkilerde, ışık saçan mantarların DNA’sı kullanılarak mühendislik yapılmış.
“Bakteriyel biyoışıma genleri, plastitlere otoışıma yaptırmak üzere hedef alınabilse de; teknik olarak külfetli olmasının yanısıra yeterli ışık da üretemiyor” makalesinde yazıyor.
Tütün bitkilerini, biyolojik ışımayla ilişkili dört mantar geniyle birleştirmiş ve bunları özenle yetiştirmişler. Ardından ise bitkilerin, fideden olgunluğa kadar çıplak gözle görülebilen bir ışıkla parladığını ve bu durumun görünürde, bitkinin sağlığı üzerinde herhangi maliyet oluşturmadığını keşfetmişler.
“Genel fenotip, klorofil ve karetenoid içeriği, çiçek açma süresi ve tohumun filizlenmesi; transgenik bitkilerin medyan boyunda yüzde 12’lik bir artış haricinde, seradaki yabani tütüne göre farklılık göstermedi”
Araştırmacılar, bitkinin daha yeni olan kısımlarının en fazla parladığını ve bu kısımlar arasında da gelişmekte olan çiçeklerin en parlak olduğunu bulmuşlar. Araştırmacıların söylediğine göre bunlar, dakikada yaklaşık bir milyar foton üretmiş. Okuması pek kolay olmasa da, açık biçimde görünecek kadar parlak
Araştırmacılar bitkinin, genetiği değiştirilmiş diğer ışıyan bitkilere göre de yaklaşık 10 kat daha parlak olduğunu söylüyor.
Fakat oluşturulan en parlak bitki bu değil. O onur, bitki nanobiyonikleri adı verilen bir yöntem kullanan MIT araştırmacılarının oluşturduğu su teresine ait. Bahsi geçen bitki, saniyede yaklaşık bir trilyon fotonluk parlama meydana getirmiş… Fakat parlama yalnızca 3.5 saat sürmüş.
Araştırmacılara göre bu uzun vadeli ve kendi kendini devam ettirebilen ışıma, bitkilerin dış çevrelerine nasıl tepki verdiğini de gösterebilir. Örneğin bitkiler bir muz kabuğunun yakınına konulduğunda, yayılan etilene tepki olarak daha fazla parlıyor.
Araştırmacılar ayrıca, genelde gizli olan iç metabolik süreçlerle ışığın titreyip dalgalandığını da gözlemlemişler. Bu sayede araştırma, bitki sağlığı üzerinde çalışmak için ilginç bir yol sunabilir.
“Bu ışıma kabiliyetleri; lusiferin ve diğer substratların dıştan eklenme ihtiyacının ortadan kaldırılmasıyla, toprakta yetişen bitkilerle yapılan deneylerde özellikle faydalı olabilir.”
Bu arada takım, araştırmayı genişletmeye çalışıyor.
Cezayir menekşesi, petunya ve gül gibi çiçek açan ünlü bitkilerin genetiğini değiştirmişler. Ayrıca, çok daha parlak bir ışıma üretmek ve farklı renkler oluşturmak üzerinde de çalışıyorlar. Üstelik, çok daha büyük düşünüyorlar.
“Kafeik asit hayvanlarda olmasa da, özerk ışıma hayvanlarda da mümkün olabilir” böyle bir şey muhteşem olmaz mıydı? Bence hayır ya sizin cevabınız ne olurdu?
Yorum Yap